12.10.2010

düttürü dünya

bu resimler için geciktim.. resimlere bakarken aklımdan geçirdiğim bu yazı için de geciktim.. cuma FilmEkimi başladı, mesai yaptım.. şimdi onu anlatmam lazım, onun için de gecikiyorum.. FilmEkimi’ni yazmaya gecikmek çok mühim değil.. ne de olsa anlatacağım filmler.. hem zaten cuma Sihirbaz’da yanıma oturan bayan yazma isteğimi biraz baltaladı.. kendisi sanki bir ödevmişçesine defterini ve kalemini hemen hazır etti ben mısırımla montumla ve çantamla koltuğa sığmaya çalışırken.. sonra izlerken de notlar aldı.. can sıkıcı.. kendi kendimi sadece film izleyebilmek için girdiğim bütün eziyetlerden dolayı tebrik ve takdir ettim.. keşke filmlerin arasında bir saatten biraz daha fazla zaman olsaydı tabii.. zira özellikle 2008′deki FilmEkimi‘nde abondone olmuştum.. (aynı gün içinde bir İsrail – Filistin, bir Miyazaki, bir Kim Ki-duk)

neyse konumuz FilmEkimi değil..

konumuz benim yaklaşık bir ay önce davetli olduğum doğumgününde çekilmiş fotolara bakarken aklımdan geçenler..



doğumgünü sahibi KüçükAdam.. (her ne kadar bence hiç de “küçük” olmasa da.. koca adam bildiğin..)

işte ben bu fotoğraflara bakarken ve son günlerde Kafka’nın “dönüşüm”ünü yaşadığımı hissederken “içindeki çocuk”tan bahsedenlere cevaben aklıma bir Türk Filmi sahnesi geliyor.. (bknz. Sultan) Bulut Aras’ın Şener Şen’in Sultan’la evleneceğini duyduğunda verdiği tepki.. ve sonra Ş.Ş.’in de B.A.’a verdiği cevap.. hani Şener Ş. mahalledeki herkesi mahallenin kahvesine toplamıştır ve bekçi İlyas Salman dahil hepsi kutlama babında sarhoş olmuşlardır..



işte şu çocukların yanında ben kendimi ne zannediyorum ki.. plaza önü sigara içeniyim sadece.. her sigarada ümitlerimi, kendime olan inancımı törpülüyorum aslında .. yoksa ben sigara seven biri değilim.. kokar bi kere..



tamam bazı benzerliklerimiz var şu yukarıdaki fotoğraftan görüleceği üzere..



ama mesela küçük Şirinella‘yı mutlu yapan şey sadece babası tarafından havalara atılmak.. annesi tarafından azıcık tepetakla çevrilmek.. normalde yasak olan jelibonlardan özgürce yiyebilmek..



oysa ben hala bazı şeylerin peşindeyim.. hayat geçip gidiyor.. yakalayamadıklarım o kadar çok ki.. bu sandalyede oturmaya devam ederek de ne yakalayabilirim tam kestiremiyorum..

tebdili mekanda hayır vardır derler..

nerde hareket orda bereket derler..

sıkılan çuval dokuz yerinden patlar derler..

derler de derler..

ama bir musibet bin nasihattan iyidir de derler.. di mi?

şimdi nerde kalmıştık.. bir bakalım..

nerde bırakmıştık bu işin ucunu..

korku nerde yerleşmişti içime..

korku hala durduğu yerde mi.. yoksa o gideli çok oldu da bıçağın girdiği yerdeki yara mı hala acıyan..



amaaaann.. zaten dünya düttürü..

bir de ben düt.. düt..

iyisi mi siz yazıyı boşverin, resimlere bakın.. Denizcim’in geçmiş doğumgününü kutlayın..

Hiç yorum yok: