3.06.2008

sebze günlüğü 2

Domates macerası fide olarak devam ediyor..

6-7 cm olan fideleri saksılara aktardım..

"Can suyu" nu yani ilk suyu bol vermek gerekiyormuş.. Sonra haftada 1 kez sulamak yeterliymiş.. Üstelik benim balkonum günde sadece 1 saat kadar güneş alıyor.. Zavallılar oldukça besinsiz kalıyorlar.. Ama ben azimliyim.. Göreceğim o güzel çiçekleri üzerlerinde.. Bu arada saksıya gelen ziyaretçiler de var.. Sağolsun balkonun kumru ziyaretçilerinin işi olsa gerek.. Domates fidelerimin yanından rokalar boy gösterdi..

Tabii bir yandan da domates yemek için az güneşli balkonumun güçsüz fidelerinden medet ummak biraz beni tedirgin etti.. O yüzden haftasonu Eminönü'ne gitmişken 2 tane "pembe domates" fidesi aldım..

Bir saksıya da roka tohumu serptim.. Deli rokalar hemen çimlenip saksıdan dışarı taşmaya başladılar bile.. Daha maydonozlarım var ekecek ama artık saksı toprak dayandıramaz oldum..

Haftasonu salatalıklarımı da çimlenmeleri için ektim.. Bu haftasonu onların da çimlenmesini bekliyorum.. Onların çimlendirilmesi de domatesler gibi.. 6-7 günde çimleniyorlarmış.. Sonra onları da saksıya almak gerekiyor..

Tabii aslında çimlendirme işlemi için geç kaldığımı da biliyorum.. Balkonda sebze yetiştirmeye heves edenler varsa tavsiyem artık fide alıp dikmeleri.. Ama ben açıkçası biraz da deneyim olsun diye uğraşıyorum.. Bu sene beceremessem seneye illa ki olacak diye.. Bir de söylemeden edemeyeceğim.. Koçtaş'ta bir "ev serası" gördüm.. (Şimdilik siteye koymamışlar) Hala aklım ondan.. Benim gibi balkonu çok rüzgar alan biri için nefis bir alet.. Neyse.. Önce kendime bu işi yapabileceğimi ispatlamayım demek ki.. Bir de bu tohumlar, saksılar, fideler bende yeniden ve pırıl pırıl fotoğraf çekme isteği uyandırıyor.. Güzel bir makina alabilmeyi diliyorum böylece..

Bu yazıdan itibaren "günlük"ün ismini değiştiriyorum.. Çünkü burası sebze bahçesine döndü.. Tabii ben bir saksıya da çilek ekersem yeni ismini sonra düşünürüz artık..

Sebzelerle ilgili son söz..

Sebzeler de benim gibi erken uyanıyorlar.. Her ne kadar İstanbul'un göbeğinde de yaşasam balkonda onlarla geçirdiğim birkaç saat gece gördüğüm kötü rüyalardan, sıcak yüzünden yarım yamalak uykunun üzerimde bıraktığı sersemlikten uzaklaştırıyor beni.. Toprağın gücü mü yoksa "yeniden" birşeylere hayret edebilmenin mucizevi iyileştirici etkisi mi bilemiyorum.. Ufacık bir tohumun dönüştüğü şey öylesine büyülü ki.. Aklım almıyor.. Televizyonda izlediğim, gazetelerde okuduğum (gazete okumayı bıraktım.. nerdeyse 1 ay oldu..) katliamlar, anlayışsızlıklar, aptallıklar silsilesi haberlerin şaşırtamadığı ben, toprağın suyla buluşup kabararak bir can'a dönüşmesine inanamıyorum, gözlerim yaşarıyor bazen.. Gülümsemeden edemiyorum.. Toprak ve tohumlar beni şaşırtıyor ve şaşırabiliyor olmak beni çok mutlu ediyor..

6 yorum:

GökçeKız dedi ki...

süper!

ne süper?

domateslerinin boy vermesi, rokaların fışkırması, maydanozların sıraya girmesi,
kumruların size arkadaş olması, fotoğraf makinesi alma isteğin, artık haberleri okumaman,
pembe fidelerin, "yeniden" hayret edebilmen,
"canın büyüğü küçüğü olur mu ki?"deki o "can"a gözlerinin dolması...
hepsi...

bu, insanlık için küçük bir adım olabilir ama senin içi kocaman, ona ii bak ;)

not: Kızılderili kültürüne hayranlığımın sebeplerinden biri,
doğaya kendilerine verdikleri için sürekli olarak teşekkürlerini sunmalarıdır. Bu ulu bir bilgelik.
ve domateslerini ilk eline aldığın gün, koklayabilme ümidi taşıyorum ben de kendimce..
Onlar çok yol geçip, çok çaba sarfediyorlar, ben de saygımı sunayım isterim..

codeinek dedi ki...

heralde kadınlarda "menopoz" gibi bi de "toprak" dönemi var.
sanırsam seninkiyle aynı döneme geliyo benim de eminönü'ne yaptığım çıkarma.
karpuz fidesi bile aldım be :o
karpuzlarımdan biri çok büyüdü sırık gibi oldu. öteki de sümük gibi. cücük gibi. kaldı.
biberlerim biberlendi. iki fidede de birer tane olması beni yıldırmadı. bir sürü beyaz çiçek umut vaadediyor.
kahve çiçeği tohumu aldım. üstünden sapır sapır kahve dökülmesini ve içmeyi ummasam da en azından çimlenmesini bekliyorum. :)
salatalıklarım var 3 tane. her birinin üstünde 1 tane salatalığa benzer sivilceli bişeyler var. kesin çengelköy.
nane var nane. nanesiz sebze balkonu olur mu.
he, biberlerin yanından maydonoz fışkırdı. ey yumurtaya can veren allahım.
bi de kuru fasulyeleri toprağa serpiştirdikten 15 gün sonra evde "organik taze fasulye" yetiştirme ihtimali çok yüksek. %100 filan.
yalnız ilk çimlenmelerde insanın kafası karışıyo. sen sen ol, sakın "bu şimdi kuru fasulye mi vericek taze fasulye mi?" diye sorma.
"yanına patlican biber ekersek türlü verir" diyen biri çıkarsa kötü çünkü.
domateslerim var ya. nasıl unuttum da sona kaldılar.
ilk domatesimi haftasonu kopardım yedim. uzun zamandır çarşıda satılanlar başka bi "şey"miş. tadında "erdek'teki evin bahçesi" vardı.
fasulyeyi tavsiye ediyorum yalnız. büyüme hızı ve arsızlığı cesaret verici. sabah akşam takip edebiliyosun resmen.
arz ettim.

lunawar dedi ki...

türlü ha:)

kaslı barbiee dedi ki...

süper süper süper süper süper diyorum başkada birşey diyemiyorum ödevimi nihayet buradan buldum ^_^

lunawar dedi ki...

çok sevindim:)

BAŞAK dedi ki...

ya ben brşey sorucam çok güzel çok bğendimde şimdi ben bi çimlenme yaptım fasülye çimlenmesi onu
karanlıkta bıraktım sarı ince uzun oldu ben onu yeşil olduktan sonramı saksıya ekeceğim ve hatta
nasıl yeşil olacak bana bi anlatırmısınız ?