28.12.2008

bir cumhuriyetçinin eğitim kösteği

bu sene kardeşim üniversiteyi kazandı.. biz de her sene İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin üniversite öğrencilerine verdiği eğitim desteği için aday olduk.. başvurular internetten yapıldı, bilgisayar ortamında hak kazanan öğrencilerin belirleneceği duyuruldu, bir süre sonra da başvurumuzun kabul edildiği, kardeşimin eğitim bursu almaya hak kazandığı haberi maille bildirildi.. gerekli evrakları teslim ettikten sonra, bursun ödeneceği tarihi beklemeye başladık..

bu arada ana muhalefet partisi CHP, Anayasa Mahkemesi'ne, belediyelerin eğitim bursu vermesinin önünü açan maddenin iptali için dava açtı..

CHP'nin başvurusu koşullar gözardı edildiğinde yerinde bir fikir olabilir..

14 senedir verilen bu burslar için açtığı davanın tam da belediye seçimlerinden birkaç ay önce olması ne yazık ki beni iyi niyetli düşünmekten alıkoyuyor.. bunun yerine;

*geçerli bir gerekçe göstermeden İstanbul'un kaldırım taşlarının senede bir kez sökülüp, yeniden döşenememesiyle ilgili ya da

*başvurusuz, koşul gözetmeden kömür yardımı yapılmasını engelleyen ya da

herneyse..

ancak; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden burs alan öğrenciler bilir ki, bu bursu alabilmenin şartlarından biri başka bir kurum ve/veya kuruluştan burs almıyor olmaktır.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden burs almak için başvurup burs almaya hak kazanan 50bin öğrenci, bu sene burs alacakları düşüncesi ile başka burs arayışı içine girememiştir.. CHP'nin açtığı davanın Anayasa Mahkemesi'nce kabulü ile birlikte bu 50bin öğrenci şuan kendini forumdan foruma atarak, bir duyum, bir söylenti peşinde, bir umut dolaşmaktadır..

bunun dışında burs almaya hak kazanan öğrencilerin en azından bu sene bu yasadan muaf tutulmaması da ayrıca bir haksızlık kanaatimce.. çünkü yasa burs vermek isteyen kurum ve kuruluşlara burs veremeyeceklerini söylemiyor, verecekleri bursu Kredi ve Yurtlar Kurumu'na aktarmalarını söylüyor.. Bursların tek elden dağıtılması haksız yere burs alanların önünü bir miktar kesecek çünkü..

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi 27 Aralık tarihinde "dar gelirli ailelerin yarınlarının umudu olan siz değerli üniversiteli gençlerimize yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı eğitim yardımı yapamayacağımızı üzülerek bildiririz.." yarı demogojik son sözüyle bu konuyu kapattı..

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "Yasal düzenleme yapılmadan mağduriyetlerin giderilmesi mümkün değil. Yasa çıkarma, TBMM takdirinde. Ama biz hükümet olarak, yasal düzenleme yapılması konusunda üzerimize düşeni yapacağız. Bu yönde yasal çalışma yapacağız. Öğrencilerin maduriyetini lehe çevireceğiz." dedi..

söylentilerin sonu gelmeyecek gibi.. açıkçası, CHP muhalefet yapmaya o kadar alıştı ki, birgün bir mucize olur da iktidara gelirse gerçekten ne yapacağını bilemeyecek gibi geliyor bana..

her ne kadar haketmeyen öğrencilerin bu yardımı aldığını iddia edilse de sonuçta bu yardım öğrencilere yapıldığı sürece ben haketmeyenlere kendimce gözyumabilirdim.. keşke CHP de öyle yapsaydı ya da yukarıda dediğim gibi yaptığı işin sonunu getirip bu 50 bin öğrenciyi böyle üzmeseydi..

21.12.2008

şipşakçı



adamakıllı ne zamandır fotoğraf çekmiyorum bilemiyorum..

ne zamandır sokakta yürürken çevreme bir vizörde bakmıyorum..

makinam yeni..

utanmasam nazar boncuğu takacağım..

makinadan gelen "klik"leri duymak çok keyifli..

şimdilerde her boş fırsatta kendimi amaçsızca sokağa atıyorum..

korkaklığım var hala.. objektifi çeviremiyorum öyle istediğim her yere.. ama yavaş yavaş..

yandaki fotoğraf, bir akşamüstü Büyükdere sahili..

daha çok zaman istiyorum sevdiğim işler için.. sevdiğim işlere hakettikleri emeği verebilmek istiyorum..

bakalım..

zaman ne gösterecek..

19.12.2008

dreamland

2006 yapımı bu filmle ilgili doğru dürüst bir tane bile yazı bulamadım yerli kaynaklarda.. yönetmen Jason Matzner'in imdb'de kayıtlı tek filmi.. puanının da 6,3 olduğu düşünülürse, oldukça önyargısız ve beklentisiz oturduk ekranın karşısına..

kasabadan uzakta, yerleşimcilerinin "dreamland" dedikleri bir bölgede, karavanlarında yaşayan bi grup "farklı" insanın, kısa süreli hikayesi anlatılıyor filmde.. tabii bu kısa hikaye, tahmin edileceği üzere kahramanların bir çoğunun hayatına karga tulumba bir yön veriyor..

filmde en beğendiğim karakter yan roldeki Henry idi.. büyük aşkı, karısı öldükten sonra dreamland'den hiç ayrılmamış.. zaten psikolojik olarak buna müsait değil.. koltuğunda elinde birasıyla görüyoruz neredeyse bütün film boyunca.. söyleyecek güzel şeyleri var..

Henry'nin aklıllı kızı Audrey başrolde.. liseyi bitirmiş.. kasabada markette kasiyerlik yapıyor.. bir çok üniversiteye kabul edilmiş ancak babsının psikolojik sorunu ve en yakın akadaşının hastalığı yüzünden dreamland'de kalmaya karar vermiş..

Calista (daha önce Lars and the Real Girl'de izlemiştik..) dreamland'e hastalığı yüzünden gelmiş, o bir MS hastası.. Audrey'in en yakın arkadaşı ve geleceğin Miss America'sı..

Bir gün Mookie ve ailesinin dreamland'e taşınmasıyla hemen herkesin hayatında bazı değişiklikler olmaya başlıyor..

filmde kameralar çok etkili kullanılmış.. uçsuz bucaksız gökyüzü.. uçsuz bucaksız bir çöl.. devamlı esen rüzgar ve fonda çalan müzikler dramatik bir hareketlilik katmış tüm bu uçsuz bucaksız görüntüye.. tüm bunlarla tezat oluşturan az makyajlı karakterler (hatta neredeyse makyajsız).. süssüz kıyafetler, gerideki olağandışı manzarayı gerçek seviyesine çekmiş..

biraz kafa karıştırıcı.. çok derin ve etkileyici olmayan bir konu ve görsel olarak oldukça başarılı bir film.. karakterliğin doğallığı (ya da doğala yakınlığı diyelim..) filmin beni içine almasına yardım etti..

bu yazıyı okuduktan sonra önyargısız ve beklentisiz oturabilir misiniz filmin karşısına bilemiyorum ama keyifli bir birbuçuk saat için oldukça iyi bir seçim..

14.12.2008

deriaksesuarlar.com

yılbaşı yaklaşırken heyecanlananlardanım..

şuanki yaşamıma kadar hiç bir değişiklik ve ufak tefek parti ve toplaşkalar dışında, yılbaşlarında özel birşey yapmışlığım da yok ama genel havaya hakim enerjiden etkileniyorum heralde..

yılbaşında insanların birbirlerine aldığı küçük hediyeler belki de beni heyecanlandıran..  (sevgilim ve ben bu sene bütün güzel hediyeleri bana aldık ama..)

yandaki çanta ve linke tıkladığınızda ulaşacağınız diğer küçük hediyelikler ve çantalar benim yeniyıl için bir önerim.. onları bu kadar güzel, değerli ve anlamlı kılan hepsinin tamamen el yapımı olması.. böylece hiçbirinin bir eşi daha yok.. ve bir de bu ürünlerin tamamı deri.. onların deyişiyle "evde, elde, gerçek deriden yapılıyor, şık ve çok ucuz.." süper beşli.. ha bir de yılbaşına kadar ürünlerde %5 gibi bir iskonto mevcut.. (bilgi için iletisim@deriaksesuarlar.com adresine bir mail atmanız yeterli..)

benim yakalandığım yılbaşına özel o nefis duygu haline yakalanmanız dileğiyle.. küçük süprizler zamanlama da iyiyse çook büyük etkiler yapabilir..

7.12.2008

kahveli kakaolu kekim..

şu yanda gördüğünüz benim kahveli - kakaolu kekim..

son günlerde mutfakta fazla vakit geçirmeye başladım.. ama eskisi gibi yemek değil çoğunlukla hamur işleriyle ilgileniyorum.. özellikle ekmek yapmak beni çok keyiflendiriyor..

daha önceki zeytinli ve çekirdekli ekmek denemelerimden sonra bu akşam da hellim peynirli ve dereotlu ekmek yaptım..

yaz geldiğinde balkon domateslerim ve zeytinyağ ile muhteşem bir ekip olacaklar..

ekmek resimleri daha sonraya..

şimdilik kahveli - kakaolu kek..

5.12.2008

çalar saat mi saç maşası mı..

ben fazla uyumayı sevmem.. annem de.. babam, eh.. ama kardeşim sanki uyuyarak doğmuş.. rahatsızmış, sıcakmış, soğukmuş, kaşlarının ortasına ışık vuruyormuş, sertmiş, çukurmuş, tümsekmiş.. hiç farketmez.. dik durmadığı sürece heryerde uyuyabilir..

geçtiğimiz hafta doğumgününü kutladık.. kuzenlerim ona bir "saç maşası" hediye ettiler.. böyle çeşit çeşit başlıklı pek janjanlı bişi..

şimdi her sabah en erken o kalkıyor.. yatağının üzerinde aynası ve yeni "saç maşası"yla saçlarına şekil veriyor..

hayır bunca zaman alarmın yapamadığı şeyi o sessiz sedasız saç maşası nasıl yaptı anlayamadım..

1.12.2008

Calgonsuz hayat, oh ne rahat

uzun zamandır canımı sıkan çamaşır makinası sorununa kendimce bir çözüm buldum..

öğrenciliğimde uzun yıllar Bursa'nın soğuk sularında elde çamaşır yıkamış biri olarak, çamaşır makinam evdeki en sevdiğim eşyalardan biri.. geldiği gün utanmasam sarılıp ağlardım heralde.. montajını yapan amcayı da ayrı bir sevmiştim.. gözlerimde sponge bob ışıltısı, hayran hayran izlemiştim makinayı nasıl kullanacağımı anlatışını..

dört senedir makinam bana hiç sorun çıkarmadı.. ama son iki senedir sıkma yaparken hem çok sarsılıyor hem de sesi kapalı kapıları aşıyor..

bir kere kullandığım ürünün alternatifsiz bir ürün olması yalnız başına çok can sıkıcı bir durum.. hem, reklamlarda söyledikleri şeyleri de yaptım.. illa ki her yıkamada Calgon kullandım.. kesinlikle Calgon'dan başka kireç koruyucu kullanmadım.. dört senedir Calgon'a verdiğim para da neredeyse bir yeni makina alacak miktara ulaşınca.. kendimce yeni çareler aramaya başladım.. ilk aklıma gelen de hani şu çaydanlıklar için kullandığımız "kireç çözücü" sıvılar oldu.. makinayı 90 dereceye ayarlayıp, deterjan gözüne de bir su bardağına yakın kireç çözücüyü doldurdum..

şimdi mi??!!

makinam yeniden yepisyeni oldu..